28 Mart 2017 Salı

Geçmişten günümüze dövme


Dövme kimi zaman bir harf ya da yazı, kimi zaman bir şekil ya da resim… Bazen süslenmek bazen bir şeyi vurgulamak için…Ama belki de insanoğlunun en eski kendini ifade etme sanatı…

Avusturya- İtalya sınırında dağlarda bulunan “Buz Adam”ın bedeninde dövme taşıdığı Profesör Spindler tarafından 1991’de açıklandı. Muhtemelen İsa’dan önce 10 bin ile 38 bin yılları arasında bir döneme denk düştüğü var sayılıyor. Kaynaklar ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmek­te, İ.0. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir. Bu dönemde insanlar dövmeyi bir statü sembolü olarak kullanmalarının yanı sıra, dövmenin onları kötü ruhlardan, hastalıklardan, büyülerden koruduğuna inanırlardı. Semboller ve motifler kişiyi ifade edecek mesajlar içerirdi. Geleneksel dövmelerde kullanılan bu motif ve sembollerin verdiği mesaj incelendiğinde, bunun bir tür yazı olduğu görülmüştür.

Dövme uygulaması,kesintiye uğramadan,günümüze kadar ulaşmasının konuya bir insani ihtiyaç olarak bakılması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Bedende giysinin olmadığı ortamda,vahşi hayvanları ürkütmek, avlanan hayvandan daha fazla pay almak, kabilede liderliği güç ve üstünlüğü, ortaya koymada yine benzer işaretler vücutta kullanılmıştı.

Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir an­layışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden oluşan dövmeler görülmektedir. Dinsel-büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali bulunan bir boya­nın, deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Pazırık kurganında bir başka­na ait cesette bulunan dövmelerde olduğu gibi, Hunlarda da asil ve kahraman kişilerin dövme resimleriyaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda devam eden bu geleneğin yi­ne kahramanlık niteliği taşıyan bireylerce uygulandığı bilinmektedir.

Taştık mezarlarında ve daha sonra Altın Yış mezarlarının birinde bulunan cesetlerde vücudun bazı kısımlarının av sahnelerini tasvir eden dövmelerle süslü bulunduğu görülmektedir.

Antik Trak kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken, eski Yunanlılar için ahlaksızlık damgası gibiydi. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere’sinde de rastlanılmaktadır. Cezyirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme 17. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı (bölük) simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağı kapatılıncaya kadar sürmüştür.

Bu açıdan bakıldığında; dövme geçmiş kültürlerden, insanlardan, inanış ve yaşayışlardan bir ipucu olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla hiyerografik, etnografik ve antropolojik olarak ele alınması gereken bir konudur.

Semboller de tıpkı mitolojiler gibi evrensel ölçekte aynı özellikleri gösterirler. Gerçek ile hayal arasındaki bağlantıyı oluşturur semboller. Etnik topluluklar, diller, inançlar, yaşam biçimleri farklı olsa da kullanılan sembollerin dili ortaktır.

Dünyanın tüm bölgelerinde dövmenin aşağı yukarı benzer nedenlerle yapıldığını, benzer geometrik şekillerin kullanıldığını görmek mümkündür. Sadece yapılış tekniği, dövme yapımında kullanılan malzemelerin farklı oluşu ve dövmenin vücutta uygulandığı yer bakımından birbirlerinden farklılık gösterdikleri görülür.

Mitolojik mantık gereği, görünür görünmez her olgunun bir benzeri, bir eşi vardır… Bu yüzden masal, efsane ve mitolojiler mitolojik şifrelerle doludur… Soyut düşünceye erken ulaşmış Mezopotamya uygarlık merkezindeki motifler çoğunlukla simgeseldir… Göz deseni nazardan korunmayı, bolluk ve bereketi; yıldız mutluluğu; hayat ağacı figürü, yaşamı; kuş motifi yaşamı ve ruhu simgeler…

Dövmeler deki yılan, boğa, kuş, kartal, inek, geyik, ceren, birbirine sarılı çift yılan, daire halka halhal, nokta, üçgen, sekizgen, kare, ikiye bölünmüş dörtgen, içinde yuvarlak noktaları olan geometrik şekillerin hemen tümü şu veya bu şekilde Ana Tanrıça’yı kutsamayı, dolayısıyla hayat kaynağı olan annenin doğurganlığını, döl bereketini, kadın rahmini, anne karnına düşen spermin yumurtayı döllemesini, ceninin gelişim evrelerini ve nihayetinde hayat ve ölümü imgeler. Çok rastlanan güneş ve ay motifleri de yine yaşam kaynağını, sonsuz yaşam isteğini simgelemektedirler…

Haç motifi Hıristiyanlığın bir simgesi diye bilinse de gerçekte bu motifin tarihi çok daha eskilere uzanıyor… Renkleriyle birlikte uğurlu yön bildirdiğine, kötü bakışların etkisini yok ettiğine inanılıyor. Ucu içe dönük okun deldiği daire ise döllenmenin bir göstergesi olarak doğurganlık ve bereketi simgeliyor

Anadolu’da dövme:

Geleneksel dövme çok geniş bir coğrafyada pek çok toplum tarafından uygulanmıştır. Anadolu’da en çok Güney Doğu Anadolu’da görülmüştür. Güney Doğu Anadolu tarihinde dövme “dek” kelimesi ile anılırdı. Dövme yapan erkeğe “dekkak”, bayana “dekkake”, dövme yaptıran erkeğe “medkuk”, kadına “medkuke” denirdi.

Güney Doğu Anadolu’da gezgin yaşayan bir topluluk olan Karaçiler bunu bir meslek olarak yapmıştı.

Dövmeyi ergenlikten sonraki yaşlarda, zaman olarak da baharın ilk başlarında yapmayı tercih etmişlerdi.

Dövme bayanlar arasında daha yaygındı. Motiflerdeki farklılığı belirleyen en önemli faktör cinsiyetti. Yapılışı, biçimi ile dövme, erkek ve kadın arasındaki farklılığı belirgin olarak ortaya çıkarmaktaydı.

Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır.

1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde yapılan araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nok­ta şeklinde yer almaktadır.

Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın de­vam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.

Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır.

Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.

Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.

Dövmeler in ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle bera­ber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağla­dığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. An­cak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunluğu dövmeyi sevmediğini söylemektedir. Asitli maddelerle yüzlerinden bu izi çıkarmak istemişler ancak başarılı olamamışlardır.

1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civa­rındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde döv­menin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs oldu­ğunu belirtmektedirler.

Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da dövme; dak ya da dek olarak da anılmaktadır. Bu yö­relerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle şakaklarda görülen beş parmağı stilize eden şekildir. Bu şekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür. Bu motif S.V. Örnek’in de belirttiği ve Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarlarının başucuna konulan tahta işaretlerle büyük benzerlik taşır.

Dövme motiflerinde mezar taşlarından, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu mo­tiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.Yukarı Mezopotamya Bölgesi’nin Urfa,Mardin,Diyarbakır sahalarında yapılan araştırmalarda dövmenin şu nedenlerle yapıldığı saptanmıştır.

Kötü güçlerden korunma, şans sağlama: Kötü güçlerin kendisine zarar vermesini engellemek, üzerine gelen uğursuzluğu savmak, şanssızlıktan kurtulmak; yılan, akrep gibi zehirli hayvanların ve yırtıcıların kendine ve ailesine zarar vermesini engellemek için bu canlıları temsil eden figürleri bedenine işlemek; kötü güçlerin yol açtığını düşündükleri çocuk ölümlerine karşı çocuklara dövme yaptırmak, döl tutmak, soyunun devamını sağlamak ektiği ürünün bereketli olmasını sağlamak, pişirdiği yiyeceklerin güzel ve bereketli olmasını sağlamak…
Sağlığını korumak ve hastalıkları iyileştirmek: Şakaklara ve göz kenarlarına yapılan dövmelerin baş ve göz ağrısına iyi geldiğine inanılmaktadır… Kollara, bileklere ve el üstüne yapılan dövmelerin el ve kolların uyuşmasını engellediği, yel ve siyatik gibi hastalıkları iyileştirdiği düşünülmektedir…

Aidiyet-soyluluk ve aşiret sembolü: Her aşiretin kendine mahsus dövmeleri vardır… Bu dövmelerin bedende işlendiği yerler ve figürler aşiretten aşirete göre değişir… Hiçbir aşiret veya kişi bir diğer aşirete ait sembolleri kullanamaz… Bu savaş nedeni sayılır… Aşiret dövmesi taşımak hem aşirete bağlılığı hem de kendini güvende hissetmeyi sağlar… Hem de soyluluk işareti olarak taşınır. Bunlar dışında aşirete ait dövme taşımanın günlük pratik yararları da mevcuttur… Savaşlarda ölen veya yaralı düşen birinin, kaybolan birinin, hırsızlık ve benzeri kötü bir iş yapan birinin hangi aşiretten olduğu dövmesinden tespit edilebilir…

Cinsellik-doğurganlık-güzellik: Dövmeler kadınlar tarafından bir güzellik nişanesi, bir süs, bir takı olarak ve karşı cinse kendini beğendirme ; aşk, sevgi, cinsellik gibi eğilimlerini ifade etmenin etkin bir aracı olarak görülmekte ve kullanılmaktadır… Ayrıca yine cinselliğe bağlı olarak döl tutma doğurgan olabilme işleviyle yaygın olarak kullanılmaktadır… Erkeklerde dövme bir süsten ziyade gücün, kuvvetin sembolü olarak kullanılmakta buna bağlı olarak karşı cinse cinsel mesajların gönderiminin bir aracı olarak kullanılmaktadır…

Görülüyor ki yapılan şekiller, bunların vücutta kullanıldığı yerler ve yapıldıkları malzeme ne olursa olsun dövme inanışı insanın biyolojik yaşamını sürdürümünün etkin bir büyüsel aracı olarak kullanılır…
İnsan doğada olup bitenleri anlayabilmek, anlayamadıklarını imge, simge ve sembollere çekerek anlaşılır, dokunulabilir, somut kılmak; doğadaki güçlerle kendini eşitleyebilmek ve böylece doğada kendisi için açıklanabilir bir anlam ve güç dizgesi kurarak varlığını sürdürebilmek için bu şekillerin büyüsünden bin yıllar boyu faydalanmıştır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder