Merhaba
Zooarkeoloji severler,
İlk
ele alacağım bilim dalı “Zooarkeoloji”. Bildiğiniz gibi arkeoloji tek başına
var olabilen bir bilim dalı değildir. Diğer pek çok bilim dalı arkeolojinin
eli, gözü, kulağı olmakla birlikte kendi çalışmalarını sürdürmektedirler.
Arkeoloji diğer bilim dallarından yardım almazsa pek çok veri hakkında bilgi
sahibi olmaktan yoksun kalacaktır. Bu yüzden yardımlaştığı tüm bilimler bir
olduklarında asıl sonuca ulaşılmış demektir. Bu sayede her bilim dalının
çalıştığı kategoriler bir puzzle gibi birleştirilerek dünya tarihinde neler
olup bittiğini anlayabilmemiz mümkün olacaktır.
Ben
sizlere bu zamana kadar sadece arkeolojiyi anlatmaya çalıştım. Fakat
arkeolojinin tek başına var olamadığını düşündüğümde alakalı diğer bilim
dallarını da tanımanın doğru olacağı kanaatine vardım. Çünkü daha geniş
düşünürsek, farklı disiplinleri de tanıyabilirsek bakış açımız biraz daha
genişlemiş olarak arkeolojiyi kavrayabilmemiz söz konusu olur.
Bu
yazı dizisini hazırlama düşüncesi ile birlikte hemen diğer bilim dallarının
uzmanlarına, ilgili kişilere ulaşmaya çalıştım. Çünkü sadece internetten doğru
olup olmadığını bilmediğim bilgilerle ezbere hareket ederek yanlış bilgiler
aktarmak istemedim. Bu işin kolay yolu olabilirdi ama tercihim işi bilen
kişilerden öğrenmek. Ve Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde arkeoloji
okuyan ama hedefinde zooarkeoloji olan Mürsel Seçmen ile iletişime geçtim.
Kendisiyle çok keyifli bir sohbet gerçekleştirerek ben de konuyla ilgili bolca
bilgiye sahip oldum.
Mürsel Seçmen – Zuhal Tuzcu
Mürsel Seçmen – Zuhal Tuzcu
Öncelikle Zooarkeoloji nedir? Nasıl çalışır? Amacı nedir? gibi soruların cevaplarını bulabileceğiniz kısa bir metinle zooarkeolojiyi tanıyalım.
Zooarkeoloji ya da arkeozooloji,
arkeolojik kayıtlardan ele geçen kemiklerin incelenmesi yoluyla arkeoloji
bilimine yardımcı olan bir disiplindir. Zooarkeolojinin amacı, bulunan hayvan
kalıntılarının izin verdiği ölçüde eski insanların davranışlarını ve
çevreleriyle olan ilişkilerini resmetmektir (Klein ye Cruz-Uribe, 1984) Daha
somut örnekler verecek olursak; eski insanların tarım ve hayvancılık yapıp
yapmadığı, avcılıkta en çok avlanan hayvanların ne olduğu gibi bilgiler elde
edilir ve bu sayede söz konusu toplumun sosyo-kültürel yapısı ortaya
çıkartılır. Zooarkeoloji, arkeolojiye doğrudan katkısı olan bir bilim dalı
olarak karşımıza çıkar. Zooarkeoloji’nin amacı, insanı ve yaşadığı ortamı
çeşitli buluntulara dayanarak resmetmeye çalışan arkeologların tablolarında
eksik kalan bazı renk ve çizgileri yerine yerleştirmektir.
Zooarkeolojik çalışmalar daha çok prehistorya ve protohistorya
gibi alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Tabaka olmayan yerden kronolojiyi
belirlemek mümkün değildir. Bu yüzden yakın dönemler (tabakası belli olmayanlar-
katmanı belli olanlar da incelenebilir.) zooarkeoloji’nin kapsamında
değildir.
Maydos Kilisetepe Höyüğü[1] – Eceabat/ÇANAKKALE
Maydos Kilisetepe Höyüğü[1] – Eceabat/ÇANAKKALE
İlk kemik aletler Prehistorik dönemde ortaya çıkar.
İnsanlar mağaradan çıkıp avlanmaya başlarlar. Av silahları arasında kemik
aletlerden yapılan mızrak uçları, zıpkın uçları – balık iğneleri, kazıyıcı ve
kesici aletler görmek mümkündür. Yeni ölmüş bir hayvanın kemiği daha taze iken
kolay işlenebilir olması nedeni ile kemik alet yapımı daha kolaydır.[2]
Neolitik Dönem adı verilen ve insanların ilk yerleşik yaşama geçiş olarak kabul
gören dönemde hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmıştır. İlk
evcilleştirilen hayvan, yaklaşık M.Ö 15000'lerde köpektir (Ortadoğu).
Daha sonra keçi, koyun, domuz ve inek gelir. Bu dönemde bitkiler konusunda, (kültüre
alınmış/kültüre alınan) bitkilere ilişkin kanıtların bulunması yeterlidir,
ancak hayvanlar için böyle bir durum söz konusu değildir. Tarımcı olmayan ama
hayvan evcilleştirmiş bir topluluğun göçebe ya da yarı göçebe olması beklenir.
Dolayısıyla, bu topluluktan geriye kalacak olan evcilleştirilmiş hayvan
kemikleri dağınıktır ve bulunması bir rastlantıya bağlıdır. Yine de hayvan
yetiştiriciliğinin tarımın rolü olmaksızın doğrudan doğruya avcı toplayıcı bazı
topluluklar tarafından geliştirildiğini kabul eden bir araştırmacılar da
vardır. Avcı-toplayıcılıktan
tarımcı yerleşik yaşama geçince yakalanan hayvanları bir süre de olsa elde
tutmak daha yararlı görünmüş olmalı. Daha sonra bu hayvanlar sürekli el altında
tutulmaya gidildi. Her ne kadar göçebe-sürücü topluluklar da hayvanları sürekli
kontrolleri altında tutuyorlarsa da yerleşik çiftçi toplumların hayvanlarla
ilişkisi belli bir ölçüde farklı olmuştur. Hayvanların cüssesi, davranış
biçimleri, beslenme ve çiftleşme tarzları ile yaşam süreleri evcilleştirme
çabalarında ve başarıda etkili faktörlerdir. İnek, keçi ve koyun gibi
hayvanlardan sağlanan süt, insanlar için önemli bir protein kaynağı oldu ve bu
yüzden bu hayvanlar oldukça değerliydi. Öte yandan hayvanların toprağı sürmek
ya da çeki hayvanı olarak işgücünden ve etinden yararlanmak da dikkate
alınmalıdır. Bazı hayvanlar ise etin yanı sıra deri, post gübre ve yün
sağlıyorlardı.
Kemik aletlerden çok erken dönemlerden itibaren
sanat eserleri ve süs aletleri yapılmıştır. Kemikten iğne yapımında en çok
tercih edilen kemik ise “fibula” kemiğidir.
Erken Halaf Dönemi’nden
itibaren toplumun sosyo-kültürel-ekonomik yapılarındaki gelişmeler, ticaretin
doğuşu ve gelişimi birçok hayvanında ticarette karşımıza çıkması demekti.
Örneğin Assur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde ticaret ana kervanlardan oluşan
eşekler üzerinde yapılmaktaydı. Bu dönemlerde karşımıza çıkan hayvanlar
toplumun sosyo-ekonomik durumu hakkında önemli bilgi vermektedir. Bir yerleşim
yerinde ele geçen mimari buluntular toplumların yaşayışı hakkında derinlemesine
ve yeterli bilgi vermez, ancak hayvan kemiklerinin analizleri ile tespit edilen
türlerin tarım, avcılık vb. gibi yönlerinden insanların günlük yaşayış biçimlerini
aydınlatan önemli bir bilimdir. Bu kısa ve genel giriş bize zooarkeoloji’nin
aslında arkeolojiye renk katan bir bilim olduğunu gösterir.
Peki kazıda gün yüzüne çıkan hayvan kemikleri hangi
aşamalardan geçiyor?
Mürsel Seçmen arazide kemikleri ayırırken.
Mürsel Seçmen arazide kemikleri ayırırken.
Kısaca bahsetmek gerekirse;
- Arazide ele
geçen tüm kemikler toplanıp seviyesi, açma numarası yazılıp poşetlenir.
- Diş fırçası
ile yıkanarak bir gün dışarıda gölgede bırakılarak kurutulur.
- Tabaka
sıralarına göre kova numaralarıyla laboratuvar ortamına getirilir (Araştırmanın
hedefine göre kemik malzemeler incelenir.)
- Deniz kabukları grubu ayrılır. Buradaki amaç,
deniz kabukları ve hayvan kemiklerini ayırmak.
- (kazıdan
çıkan her tür hayvan kalıntısı türlerine göre sınıflandırılır.) Örneğin türlerine
göre; kemikler, dişler, çene kemikleri bir yerde toplanır.
Mürsel Seçmen.
Mürsel Seçmen.
2 türlü ayrım yapılır (memeli hayvan kalıntıları
için):
Tanımlanabilen ve tanımlanamayan hayvan kemikleri.
Bulunan memeli hayvan kemiklerinde yaş tespiti (çoğunlukla
kemik buluntunun eklem yerlerindeki gelişim safhasına göre sınıflandırılır –
diş buluntularda ise zaman içinde diş yüzeyinin oluşan aşınmadan yola çıkarak
yaş tespiti için kullanılır.)
-
Tanımlanamayan kemiklerde işlem:
Tanımlanamayan kemik grubu -belirsiz parça- olarak bilgi bankasına girilir ve kemiğin ait
olabileceği genel gruba göre ayrılır; büyük veya küçük baş olarak.
- Son olarak
Excel’de istatistik ortaya çıkar.
- Yapılacak
yayının ışığında buluntular in situ veya laboratuvar ortamında
fotoğraflanır.
Maydos Kilisetepe Höyüğü – Eceabat/ÇANAKKALE
Peki Mürsel Seçmen için arkeoloji’nin zooarkeoloji
ile ilişkisi nedir?
Arkeoloji sit alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan mimari
buluntuların yanı sıra seramikler ve diğer buluntular bizlere toplumların gerek
yaşam standartlarındaki kaliteyi gerekse yaşayışları hakkında bilgiler sağlar. Tabi
burada arkeoloji ile diğer bilim dalları arasındaki dayanışma oldukça
önemlidir. Bu bağlamda zooarkeoloji bilimi de şüphesiz arkeoloji bilimi için
vazgeçilmezdir. Çünkü kazı alanlarında ele geçen hayvan kemikleri incelemek toplumun
sosyo-ekonomik durumu hakkında önemli veriler sağlar. Bunun açılımını şöyle
yapacak olursak; mimari kalıntılara bakarak orada tüketilen, yetiştirilen ya da
beslenilen hayvanları göremeyiz. Bunun yanı sıra sadece hayvan kemiklerini
incelemek ya da hayvanları belirlemenin yanı sıra zooarkeoloji ile çevre coğrafyası
gibi diğer bilgilere de ulaşılabilir. Burada arkeozooloji’nin önemine dikkat
çekmek isterim. Çünkü sadece hayvan kemiklerini incelemekle kalmayıp arkeoloji’nin
eksik kalan yönlerini birçok yönden tamamlaması açısından oldukça önemli bir
bilim dalıdır.
Zooarkeoloji’nin de kendi içerisinde
yararlandığı bilim dalları vardır. Bunlar arasında Biyoloji, Veteriner Anatomi,
Coğrafya, Kimya(C14) gibi bilim dalların gösterilebilir. Ancak ne yazık ki günümüzde
arkeozoolojiye gereken önem verilmemektedir. Buna birçok sebep gösterilebilir
ancak başlıca temel sorunlar arasında; arkeologların ve kültürel miras
uzmanlarının hala arkeozoolojik yöntem ve yaklaşımların arkeoloji de temel bir
yer tutması gerektiğine ikna olmuş gibi görünmemektedir.[3]
Öte yandan Kazı projelerini yöneten ve materyal kültüre odaklanan arkeologlar
ile arkeozoologlar arasındaki etkileşim ve işbirliği hala çok zayıftır. [4]
Umarız biraz olsun zooarkeolojiyi sizlere
tanıtabilmişizdir. Tabii ki böyle bir bilim birkaç satıra sığdırılamaz bu
yüzden ilgilenen kişilerin çok okuyup, araştırmaları gerekiyor. İlgisi olanlara
faydalı olabildiysek ve bu yazıyı okuduktan sonra ilgisini çektiğimiz kişiler
olduysa ne mutlu bizlere.
Son olarak da ilgilenen kişilerin bir adım
atabilmeleri ve gerçekten zooarkeolojiye yönelmek isteyenler için mail
adreslerimizi veriyoruz. Bize ulaşırsanız bu konuda sizlere yardım edebiliriz.
Sevgili arkadaşım Mürsel Seçmen’e sonsuz
teşekkürlerimle.
Kaynakça:
DAVIS, S.J.M., (1987). The
Archaeology of the Animals, British Library Catalouging in Publication Data,
B.T. Batsford Ltd., London.
GÜNDEM, Y.C. (2009). Animal Based
Economy in Troia and The Troas During The Maritime Troy Cültüre (C.3000-2200
BC.) and a General Summary Dor West Anatolia. Universität
Tübingen. Almanya.
KLEIN, R.G., and CRUZ-URIBE, K.,
(1984). The Analysis of Animal Bones from
Archaeologieal Sites, Prehistoric
Archaeology and Ecology series, The University of Chicago Press, Chicago and
London.
Dipnotlar:
1. Maydos Kilisetepe Höyüğü ilk
kez 2010 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Göksel
SAZCI başkanlığında bir ekip tarafından kazı çalışmalarına başlanılmıştır.
2.
Dr. Douglas CAMPANA Dr.
Douglas CAMPANA-New York University- “Kemik Buluntularının incelenmesi yapım
yöntemleri ve kullanım analizleri” adlı konuşmasından. (İstanbul Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Laboratuvarı 08.10.2012)
3-4. Dr. Canan ÇAKIRLAR “Türkiye
için Arkeozooloji-Hemen Şimdi!” adlı konuşmasından. (ICAZ –Uluslararası Arkeozooloji
Sempozyumu Koç Vakfı-İstanbul)
Yazılı olarak ise;
Arkeoloji Yazarı Zuhal Tuzcu
Bu yazı http://www.dagmedya.net/2013/04/12/arkeoloji-zooarkeoloji-iliskisi-kazi-alanlarinda-ele-gecen-hayvan-kemikleri-incelemek-toplumun-sosyo-ekonomik-durumu-hakkinda-onemli-veriler-saglar/ ten alınmıştır.
Hayırlı olsun ...
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBloğumuzda konu ile ilgili yorum yapılabilir. Alakasız linkler, e-mail adresi, site adresi vermek yasaktır.
YanıtlaSil