12 Nisan 2013 Cuma

ARKEOLOJİ’NİN ZOOARKEOLOJİ İLE OLAN İLİŞKİSİ

Merhaba Zooarkeoloji severler,

İlk ele alacağım bilim dalı “Zooarkeoloji”. Bildiğiniz gibi arkeoloji tek başına var olabilen bir bilim dalı değildir. Diğer pek çok bilim dalı arkeolojinin eli, gözü, kulağı olmakla birlikte kendi çalışmalarını sürdürmektedirler. Arkeoloji diğer bilim dallarından yardım almazsa pek çok veri hakkında bilgi sahibi olmaktan yoksun kalacaktır. Bu yüzden yardımlaştığı tüm bilimler bir olduklarında asıl sonuca ulaşılmış demektir. Bu sayede her bilim dalının çalıştığı kategoriler bir puzzle gibi birleştirilerek dünya tarihinde neler olup bittiğini anlayabilmemiz mümkün olacaktır.
Ben sizlere bu zamana kadar sadece arkeolojiyi anlatmaya çalıştım. Fakat arkeolojinin tek başına var olamadığını düşündüğümde alakalı diğer bilim dallarını da tanımanın doğru olacağı kanaatine vardım. Çünkü daha geniş düşünürsek, farklı disiplinleri de tanıyabilirsek bakış açımız biraz daha genişlemiş olarak arkeolojiyi kavrayabilmemiz söz konusu olur.
Bu yazı dizisini hazırlama düşüncesi ile birlikte hemen diğer bilim dallarının uzmanlarına, ilgili kişilere ulaşmaya çalıştım. Çünkü sadece internetten doğru olup olmadığını bilmediğim bilgilerle ezbere hareket ederek yanlış bilgiler aktarmak istemedim. Bu işin kolay yolu olabilirdi ama tercihim işi bilen kişilerden öğrenmek. Ve Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde arkeoloji okuyan ama hedefinde zooarkeoloji olan Mürsel Seçmen ile iletişime geçtim. Kendisiyle çok keyifli bir sohbet gerçekleştirerek ben de konuyla ilgili bolca bilgiye sahip oldum.

    Mürsel Seçmen – Zuhal Tuzcu
   Fotoğraf: Tufan Palabaş

Öncelikle Zooarkeoloji nedir? Nasıl çalışır? Amacı nedir? gibi soruların cevaplarını bulabileceğiniz kısa bir metinle zooarkeolojiyi tanıyalım.
Zooarkeoloji ya da arkeozooloji, arkeolojik kayıtlardan ele geçen kemiklerin incelenmesi yoluyla arkeoloji bilimine yardımcı olan bir disiplindir. Zooarkeolojinin amacı, bulunan hayvan kalıntılarının izin verdiği ölçüde eski insanların davranışlarını ve çevreleriyle olan ilişkilerini resmetmektir (Klein ye Cruz-Uribe, 1984) Daha somut örnekler verecek olursak; eski insanların tarım ve hayvancılık yapıp yapmadığı, avcılıkta en çok avlanan hayvanların ne olduğu gibi bilgiler elde edilir ve bu sayede söz konusu toplumun sosyo-kültürel yapısı ortaya çıkartılır. Zooarkeoloji, arkeolojiye doğrudan katkısı olan bir bilim dalı olarak karşımıza çıkar. Zooarkeoloji’nin amacı, insanı ve yaşadığı ortamı çeşitli buluntulara dayanarak resmetmeye çalışan arkeologların tablolarında eksik kalan bazı renk ve çizgileri yerine yerleştirmektir.

Zooarkeolojik çalışmalar daha çok prehistorya ve protohistorya gibi alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Tabaka olmayan yerden kronolojiyi belirlemek mümkün değildir. Bu yüzden yakın dönemler (tabakası belli olmayanlar- katmanı belli olanlar da incelenebilir.) zooarkeoloji’nin kapsamında değildir.



    Maydos Kilisetepe Höyüğü[1] Eceabat/ÇANAKKALE

İlk kemik aletler Prehistorik dönemde ortaya çıkar. İnsanlar mağaradan çıkıp avlanmaya başlarlar. Av silahları arasında kemik aletlerden yapılan mızrak uçları, zıpkın uçları – balık iğneleri, kazıyıcı ve kesici aletler görmek mümkündür. Yeni ölmüş bir hayvanın kemiği daha taze iken kolay işlenebilir olması nedeni ile kemik alet yapımı daha kolaydır.[2] Neolitik Dönem adı verilen ve insanların ilk yerleşik yaşama geçiş olarak kabul gören dönemde hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmıştır. İlk evcilleştirilen hayvan, yaklaşık M.Ö 15000'lerde köpektir (Ortadoğu).  Daha sonra keçi, koyun, domuz ve inek gelir. Bu dönemde bitkiler konusunda, (kültüre alınmış/kültüre alınan) bitkilere ilişkin kanıtların bulunması yeterlidir, ancak hayvanlar için böyle bir durum söz konusu değildir. Tarımcı olmayan ama hayvan evcilleştirmiş bir topluluğun göçebe ya da yarı göçebe olması beklenir. Dolayısıyla, bu topluluktan geriye kalacak olan evcilleştirilmiş hayvan kemikleri dağınıktır ve bulunması bir rastlantıya bağlıdır. Yine de hayvan yetiştiriciliğinin tarımın rolü olmaksızın doğrudan doğruya avcı toplayıcı bazı topluluklar tarafından geliştirildiğini kabul eden bir araştırmacılar da vardır. Avcı-toplayıcılıktan tarımcı yerleşik yaşama geçince yakalanan hayvanları bir süre de olsa elde tutmak daha yararlı görünmüş olmalı. Daha sonra bu hayvanlar sürekli el altında tutulmaya gidildi. Her ne kadar göçebe-sürücü topluluklar da hayvanları sürekli kontrolleri altında tutuyorlarsa da yerleşik çiftçi toplumların hayvanlarla ilişkisi belli bir ölçüde farklı olmuştur. Hayvanların cüssesi, davranış biçimleri, beslenme ve çiftleşme tarzları ile yaşam süreleri evcilleştirme çabalarında ve başarıda etkili faktörlerdir. İnek, keçi ve koyun gibi hayvanlardan sağlanan süt, insanlar için önemli bir protein kaynağı oldu ve bu yüzden bu hayvanlar oldukça değerliydi. Öte yandan hayvanların toprağı sürmek ya da çeki hayvanı olarak işgücünden ve etinden yararlanmak da dikkate alınmalıdır. Bazı hayvanlar ise etin yanı sıra deri, post gübre ve yün sağlıyorlardı.
Kemik aletlerden çok erken dönemlerden itibaren sanat eserleri ve süs aletleri yapılmıştır. Kemikten iğne yapımında en çok tercih edilen kemik ise “fibula” kemiğidir.
 Erken Halaf Dönemi’nden itibaren toplumun sosyo-kültürel-ekonomik yapılarındaki gelişmeler, ticaretin doğuşu ve gelişimi birçok hayvanında ticarette karşımıza çıkması demekti. Örneğin Assur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde ticaret ana kervanlardan oluşan eşekler üzerinde yapılmaktaydı. Bu dönemlerde karşımıza çıkan hayvanlar toplumun sosyo-ekonomik durumu hakkında önemli bilgi vermektedir. Bir yerleşim yerinde ele geçen mimari buluntular toplumların yaşayışı hakkında derinlemesine ve yeterli bilgi vermez, ancak hayvan kemiklerinin analizleri ile tespit edilen türlerin tarım, avcılık vb. gibi yönlerinden insanların günlük yaşayış biçimlerini aydınlatan önemli bir bilimdir. Bu kısa ve genel giriş bize zooarkeoloji’nin aslında arkeolojiye renk katan bir bilim olduğunu gösterir.
Peki kazıda gün yüzüne çıkan hayvan kemikleri hangi aşamalardan geçiyor?


    Mürsel Seçmen arazide kemikleri ayırırken.

Kısaca bahsetmek gerekirse;
-  Arazide ele geçen tüm kemikler toplanıp seviyesi, açma numarası yazılıp poşetlenir.
-  Diş fırçası ile yıkanarak bir gün dışarıda gölgede bırakılarak kurutulur.
-  Tabaka sıralarına göre kova numaralarıyla laboratuvar ortamına getirilir (Araştırmanın hedefine göre kemik malzemeler incelenir.)
- Deniz kabukları grubu ayrılır. Buradaki amaç, deniz kabukları ve hayvan kemiklerini ayırmak.
-  (kazıdan çıkan her tür hayvan kalıntısı türlerine göre sınıflandırılır.) Örneğin türlerine göre; kemikler, dişler, çene kemikleri bir yerde toplanır.


    Mürsel Seçmen.

2 türlü ayrım yapılır (memeli hayvan kalıntıları için):
Tanımlanabilen ve tanımlanamayan hayvan kemikleri.
Bulunan memeli hayvan kemiklerinde yaş tespiti (çoğunlukla kemik buluntunun eklem yerlerindeki gelişim safhasına göre sınıflandırılır – diş buluntularda ise zaman içinde diş yüzeyinin oluşan aşınmadan yola çıkarak yaş tespiti için kullanılır.)
-  Tanımlanamayan kemiklerde işlem:
Tanımlanamayan kemik grubu -belirsiz parça-  olarak bilgi bankasına girilir ve kemiğin ait olabileceği genel gruba göre ayrılır; büyük veya küçük baş olarak.
-  Son olarak Excel’de istatistik ortaya çıkar.
-  Yapılacak yayının ışığında buluntular in situ veya laboratuvar ortamında fotoğraflanır. 

    Maydos Kilisetepe Höyüğü – Eceabat/ÇANAKKALE

Peki Mürsel Seçmen için arkeoloji’nin zooarkeoloji ile ilişkisi nedir?
Arkeoloji sit alanlarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan mimari buluntuların yanı sıra seramikler ve diğer buluntular bizlere toplumların gerek yaşam standartlarındaki kaliteyi gerekse yaşayışları hakkında bilgiler sağlar. Tabi burada arkeoloji ile diğer bilim dalları arasındaki dayanışma oldukça önemlidir. Bu bağlamda zooarkeoloji bilimi de şüphesiz arkeoloji bilimi için vazgeçilmezdir. Çünkü kazı alanlarında ele geçen hayvan kemikleri incelemek toplumun sosyo-ekonomik durumu hakkında önemli veriler sağlar. Bunun açılımını şöyle yapacak olursak; mimari kalıntılara bakarak orada tüketilen, yetiştirilen ya da beslenilen hayvanları göremeyiz. Bunun yanı sıra sadece hayvan kemiklerini incelemek ya da hayvanları belirlemenin yanı sıra zooarkeoloji ile çevre coğrafyası gibi diğer bilgilere de ulaşılabilir. Burada arkeozooloji’nin önemine dikkat çekmek isterim. Çünkü sadece hayvan kemiklerini incelemekle kalmayıp arkeoloji’nin eksik kalan yönlerini birçok yönden tamamlaması açısından oldukça önemli bir bilim dalıdır.
  Zooarkeoloji’nin de kendi içerisinde yararlandığı bilim dalları vardır. Bunlar arasında Biyoloji, Veteriner Anatomi, Coğrafya, Kimya(C14) gibi bilim dalların gösterilebilir. Ancak ne yazık ki günümüzde arkeozoolojiye gereken önem verilmemektedir. Buna birçok sebep gösterilebilir ancak başlıca temel sorunlar arasında; arkeologların ve kültürel miras uzmanlarının hala arkeozoolojik yöntem ve yaklaşımların arkeoloji de temel bir yer tutması gerektiğine ikna olmuş gibi görünmemektedir.[3] Öte yandan Kazı projelerini yöneten ve materyal kültüre odaklanan arkeologlar ile arkeozoologlar arasındaki etkileşim ve işbirliği hala çok zayıftır. [4]


Umarız biraz olsun zooarkeolojiyi sizlere tanıtabilmişizdir. Tabii ki böyle bir bilim birkaç satıra sığdırılamaz bu yüzden ilgilenen kişilerin çok okuyup, araştırmaları gerekiyor. İlgisi olanlara faydalı olabildiysek ve bu yazıyı okuduktan sonra ilgisini çektiğimiz kişiler olduysa ne mutlu bizlere.
Son olarak da ilgilenen kişilerin bir adım atabilmeleri ve gerçekten zooarkeolojiye yönelmek isteyenler için mail adreslerimizi veriyoruz. Bize ulaşırsanız bu konuda sizlere yardım edebiliriz.
Sevgili arkadaşım Mürsel Seçmen’e sonsuz teşekkürlerimle.

Kaynakça:
DAVIS, S.J.M., (1987). The Archaeology of the Animals, British Library Catalouging in Publication Data, B.T. Batsford Ltd., London.

GÜNDEM, Y.C. (2009). Animal Based Economy in Troia and The Troas During The Maritime Troy Cültüre (C.3000-2200 BC.) and a General Summary Dor West Anatolia. Universität Tübingen. Almanya.

KLEIN, R.G., and CRUZ-URIBE, K., (1984). The Analysis of Animal Bones from
Archaeologieal Sites, Prehistoric Archaeology and Ecology series, The University of Chicago Press, Chicago and London.

Dipnotlar:

1. Maydos Kilisetepe Höyüğü ilk kez 2010 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Göksel SAZCI başkanlığında bir ekip tarafından kazı çalışmalarına başlanılmıştır.

2. Dr. Douglas CAMPANA Dr. Douglas CAMPANA-New York University- “Kemik Buluntularının incelenmesi yapım yöntemleri ve kullanım analizleri” adlı konuşmasından. (İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Laboratuvarı 08.10.2012)

3-4. Dr. Canan ÇAKIRLAR “Türkiye için Arkeozooloji-Hemen Şimdi!” adlı konuşmasından. (ICAZ –Uluslararası Arkeozooloji Sempozyumu Koç Vakfı-İstanbul)

Yazılı olarak ise;

http://paleoberkay.blogspot.com/ adresinden ulaşılabilir.

Arkeoloji Yazarı Zuhal Tuzcu









3 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bloğumuzda konu ile ilgili yorum yapılabilir. Alakasız linkler, e-mail adresi, site adresi vermek yasaktır.

    YanıtlaSil